Gelecek Partisi Genel Başkanı ve eski Başbakan Ahmet Davutoğlu, yaptığı son açıklamada Beyrut’taki kriz ile ilgili önemli ifadeler kullandı. Davutoğlu, mevcut hükümetin bölgesel krizlere yeterince müdahil olmadığını vurgulayarak, "Bugün görevde olsaydım, Beyrut’a inerdim ve krize doğrudan müdahil olurdum," dedi.
Davutoğlu, özellikle Orta Doğu'da yaşanan gelişmelerin Türkiye açısından büyük önem taşıdığını belirtti ve Beyrut'taki durumun hem Lübnan'ın iç dengeleri hem de Türkiye'nin bölgesel politikaları açısından kritik olduğunu ifade etti. Beyrut'ta yaşanan ekonomik ve siyasi krizlerin çözümünde Türkiye'nin aktif bir rol oynaması gerektiğini savunan Davutoğlu, geçmişteki tecrübelerinin bu tür krizleri daha etkili bir şekilde yönetebileceğini vurguladı.
Eski başbakan, Türkiye’nin tarihsel olarak bölgedeki gelişmelere müdahil olma sorumluluğunu taşıdığını hatırlatarak, “Dış politika, yalnızca ekonomik çıkarlar üzerine kurulu olmamalı. Türkiye, tarihi ve coğrafi bağlarına dayanarak komşu ülkelerdeki krizlere çözüm bulmak için daha fazla çaba sarf etmeli. Beyrut'taki kriz, sadece Lübnan’ı değil, tüm bölgeyi etkileyen bir sorundur,” diye konuştu.
Davutoğlu'nun bu açıklamaları, Türkiye’nin dış politikada daha aktif bir rol oynaması gerektiği yönündeki çağrılarını bir kez daha gündeme getirdi. Kendisi, başbakanlık döneminde Türkiye'nin Orta Doğu'da daha etkin bir rol üstlenmesi gerektiğini savunmuş, Arap Baharı süreci başta olmak üzere bölgedeki birçok krizde aktif diplomasi yürütmüştü.
Ahmet Davutoğlu’nun sözleri, siyasi çevrelerde ve kamuoyunda farklı tepkiler aldı. Kimi kesimler Davutoğlu'nun aktif dış politika vurgusunu desteklerken, bazıları ise mevcut koşullarda Türkiye'nin iç meselelerine odaklanmasının daha doğru olduğunu belirtiyor. Özellikle bölgesel krizlerin çözümünde Türkiye'nin nasıl bir strateji izlemesi gerektiği konusu, bu tartışmaların merkezinde yer alıyor.