Geçtiğimiz günlerde bir daire sahiplerinin mahkemeden aldıkları tahliye kararına karşı çıkan dede ve torunları, toplumsal bir dayanışma örneği sergileyerek “Tahliye etmeyin!” sloganıyla basın açıklaması yaptı. Dede ve torunları, yaşadıkları yerin sadece bir ev değil, aynı zamanda anılar ve değerlerle dolu bir yuva olduğunu vurguladı. Bu olay, sadece aile bireyleri arasında değil, aynı zamanda geniş bir toplumsal kesim tarafından da büyük bir ilgiyle karşılandı.
Dede Hasan Yılmaz (68) ve torunları Elif (10) ile Ahmet (15), ailevi bağların ve dayanışmanın sembolü haline geldi. Aileleri birkaç yıl önce zorunlu olarak kiracı olarak kaldırıldıkları dairelerini geri alabilmek için yasal mücadele başlattı. Ancak, mahkeme, kiracının tahliye edilmesi yönünde karar verdi. Dede Yılmaz, karara itiraz etmek konusunda kararlı. “Bu ev, çocukluğumdan beridir bizim. Burada anılarımız var. Hiç kimse bizi buradan atamaz,” diyor. Torunları ise dede ile aynı görüşte, “Biz burada büyüdük. Burası bizim evimiz, anılarımız burada,” diyerek duygusal bir destek sağlıyorlar.
Mahkeme sürecinin ardından, aile sadece hukuksal bir çaba göstermekle kalmadı, aynı zamanda sosyal medya üzerinden de destek topladı. Dede ve torunları, mahkeme takvimini takip ederek duruşma günlerinde birçok insanın katılımını sağladı. “Buradayız, bu evi terk etmeyeceğiz!,” diyerek toplumu birleştiren bir eylem gerçekleştirdiler. Arkalarında aileleri ve komşuları gibi geniş bir destek ağı oluşturdular. Duyurdukları basın açıklamasında, “Gerçek aileleri tasfiye ederek mülk sahiplerine hizmet eden bir adalet sistemi istemiyoruz!” diyerek, yarattıkları dayanışmanın önemini vurguladılar. Basın toplantısında, toplumsal dayanışmanın ve hukukun üstünlüğünün önemine dikkat çekildi.
Dede Yılmaz, “Bizim gibi nice aileler evsizlik riskiyle karşı karşıya. Devletin bu duruma el atması gerekir,” diyerek, yetkililere seslendi. Toplantıya destek vermek amacıyla gelen birçok kişi, sosyal medyada kampanya başlattı ve “#DedeVeTorunlarıEvimizde” hashtagiyle durumu gündeme taşımayı başardılar. Onların mücadelesi, sadece kendi aileleri için değil, aynı zamanda pek çok insanın yaşadığı benzer zorlukları da gözler önüne serdi.
Ailelerin bu direnişi, sadece bireysel bir mücadele değil, aynı zamanda toplumsal bir dayanışmanın ve adalet arayışının sembolü oldu. Dede ve torunlarının evlerini terk etmemek için verdikleri mücadele, onların birlikteliğini ve aile bağlarını daha da güçlendiriyor. “Bu ev bizim hayatımızın merkezi. Aile bağlarımızı koparamazlar!” diyerek kararlılıklarını ortaya koydular.
Dava süreci devam ederken, dede ve torunlarının mücadelesi izlenmeye devam ediliyor. Yasal sürecin sonucu ne olursa olsun, bu aile, dayanışmanın ve sevginin ne kadar güçlü bir bağ oluşturabileceğini herkese kanıtlamış durumda. Toplumun desteğiyle bu mücadele, yalnızca kendileri için değil, benzer durumla karşılaşan birçok aile için de umut ışığı oluyor.
Sonuç olarak, dede ve torunlarının ‘tahliye etmeyin’ çağrısı, hukuksal bir durum olmanın ötesinde, insanlar arasındaki insani bağların ne kadar değerli olduğunu bir kez daha hatırlatmış oldu. Onlar, yalnızca bir ev için savaşmıyor, aynı zamanda bir aile olarak birlikte olmanın, dayanışmanın ve sevginin en güzel örneklerinden birini sergiliyor.